İşgal Altında

İşgal Altında

Anna Gaskell, Miranda July ve Rosemarie Trockel’in video yapıtları, yoğun psikolojik mekânların varlık ve yoklukla nasıl işgal edildiklerini gösteriyor. Anna Gaskell’in duygusallıkla dolu videoları, Miranda July’nin dokunaklı bir şekilde mesafeli kısa filmleri ve Rosemarie Trockel’ın soyut hileli filmleri, sinemanın aksiyon biçemlerinin çok ötesine uzanan farklı anlatılar ortaya koyuyorlar. Bu yapıtlarda, montaj tekniği aracılığıyla, bir dizi bağlantısız sekans, yoğun psikolojik ruh hallerini yansıtan homojen ve son derece anlamlı bir süreklilik elde ediyor. Programda yer alan beş yapıt da, imgelerinin saf gücü sayesinde, izleyicileri kendi meta-anlatılarının içine çeken son derece farklı bir görsel cazibeye sahip. Alegoriler, eğretilemeler, biçimsel benzerlikler, sanatçıların görsel sözdizimlerinin temelini oluşturuyor. Bu retorik araçların kullanımı ve belirgin bir şekilde basit filmsel araçlar sayesinde, her biri kendine özgü bir biçimde "mekân" meselesine odaklanıyor: Anna Gaskell’de yer değiştirme ve kayıp duygusu; Miranda July’da kamusal alanın işgal edilmesine yönelik bilinçdışı çatışma; Rosemarie Trockel’da mahrem bir mekânın yaratıcı olanakları ve duygusal kaprisleri açığa çıkıyor.

Küratör: Paolo Colombo

Rosemarie Trockel
Yapıtları 1980’li yıllardan bu yana uluslararası çapta sergilenen Rosemarie Trockel (Schwerte, Almanya, 1952) Köln’de yaşıyor ve çalışıyor. Sanatçı, çalışmalarında toplumsal temsil biçimlerini ve klişeleri incelemek aracıyla feminist bir bakış açısını devreye sokuyor. Çizimden heykele, videodan sanatçıyla özdeşleşmiş olan "örgü" çalışmalarına uzanan bir çeşitlilikte teknikleri bir araya getiren yapıtları, kamusal alan ile içsel yaşam ve bireyin psikolojisi arasındaki sınırları araştırıyor.

Trockel, 1990’ların başından bu yana, belirgin bir şekilde basit, doğrudan ve ucuza mal edilmiş nitelikleriyle belirginleşen videolarını sergiliyor. Erken dönem video çalışmalarında sanatçı, yabancılaştırıcı ve kısıtlayıcı olduğu düşünülen bir mekâna içkin sanatsal olanakların altını çizerek, mahrem alanların işgaline odaklanıyor.

Bir güve’nin, örgülü bir yüzeyde yemek yemesini gösteren "à la Motte", bu eylemi tersine döndürerek yüzeyi eski haline geri çeviriyor. Yemek yiyen güve yanılsaması, tek tek karelerin devinim duygusu uyandıracak bir süreklilik oluşturacak şekilde art arda dizilmesiyle gerçekleştirilen stop-motion film tekniğiyle hayata geçiriliyor. Sanattarihsel bağlamda "à la Motte" Trockel’in "örgü" çalışmalarına ve Fontana’nın yarılmış tuvallerine gönderirken, daha geniş kültürel bağlamda ise, genel olarak sanatçının asla bitmeyen ve tamamlanmayan çalışmasının bir metaforu olan, Odysseus’un, tüm zamanını, gece boyunca ördüğü ağı gün boyunca çözmekle geçiren karısı Penelope’yi ima ediyor.

"Mr. Sun"da Trockel’in kamerası, Brigitte Bardot’nun söylediği "Mr. Sun" şarkısı eşliğinde, bir elektrikli fırının biçimsel görünümleri üzerinde oyalanıyor. Video boyunca, fırının eşzamanlı olmayan, üst üste bindirilmiş görüntüleri, müziğin güneşle dolu kırsal havasıyla zıtlık oluşturacak şekilde, ev işlerinin yabancılaştırıcılığının ve ev yaşamının ürettiği duygusal çözülme ve yalnızlığın altını çiziyor.

"Söyleşi", Trockel’ın heykel çalışmalarının sürekli malzemelerinden biri olan, elektrikli fırındaki bir dizi yemek pişirme levhasını gösteriyor. 1960’ların Op-Art’ına görsel bir göndermeyle, levhalar sessiz bir dansı sürdürüyorlar ve sanki karşılıklı bir söyleşi içindelermiş gibi kendi aralarında bir diyalog oluşturuyorlar.

Miranda July
Performans sanatçısı, yazar ve sinemacı olan Miranda July (Barre, Vermont, 1974) halen Los Angeles’te yaşıyor ve çalışıyor. Yapıtları The Kitchen, Guggenheim Müzesi, MoMA ve 2002 ve 2004 yıllarında Whitney Bienniali’nde sergilendi. 2005 yılında, kendi yazıp oynadığı ilk uzun metraj filmi "Me and You and Everyone We Know"u (Ben, Sen ve Diğerleri) çekti. Film, 2005 yılında Cannes Film Festivali’nde Altın Kamera ve Sundance Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü’nü kazandı. Kurmaca metinleri The New Yorker, The Paris Review ve Zoetrope dergilerinde yayımlandı. "Harika bir başlangıç, son derece özgün ve zorlayıcı yeni bir ses" olarak tanımlanan ve kısa öykülerinden oluşan "No One Belongs Here More Than You" (Kimse Buraya Senden Daha Ait Değil) adlı kitabı 2007 yılında Scribner tarafından yayımlandı. Miranda July halen ikinci uzun metrajlı filmi üzerinde çalışmaktadır.

"Haysha Royko" tek bir uzun çekimden oluşuyor. Portland Havaalanı’nın bekleme salonunda üç kişi, mekân ve enerji hakkında konuşuyorlar. Kaydedildiklerinden habersiz olan bu üç kişinin bedenlerinden renk haleleri yansıyor. Olağandışı ve ironik bir biçimde, bu renk haleleri, mekân ve uzam konusunda yarışan yolcuların bilinçaltlarını imliyor. Yapıtın adı, sanatçının bu videoyu çekerken rastlantı eseri karşılaştığı bir kadının adını taşıyor. Belirgin bir biçimde sakin bir etkiye sahip olan "Haysha Royko", genellikle gündelik olayların tuhaf mantığını ve davranış alışkanlıklarını büyük bir zarafet ve duyarlıkla vurgulayan sanatçının yapıtları düşünüldüğünde daha da anlamlı bir hale geliyor.

Anna Gaskell
Art Institute of Chicago’dan BFA, Yale Üniversitesi’den MFA dereceleri alan Anna Gaskell (Des Moines, Iowa, 1969) halen New York’ta yaşıyor ve çalışıyor. İlk çalışmaları oto-portre tarzındaki fotoğraflardan oluşan sanatçı, daha sonra, genellikle Lewis Carroll’un "Alis Harikalar Diyarında" adlı romanından sahneleri ve karakterleri somutlaştıran genç kızların eylem içindeki görüntülerini fotoğraflamaya başladı. Daha sonra, video tekniğinin, anlatılarına ses kazandıracak, edebiyat ve sinema tarihinden etkilenmelerini gösterebilecek en uygun araç olduğuna karar verdi. Özenli bir şekilde düzenlenmiş, ışıklandırılmış ve kurgulanmış sahneleri, sanatçının, alegoriler ve eğretilemelerle işlenmiş olan ve genellikle bireyin hayatındaki, rüştüne kavuşma, ıstırap verici bir psikolojik kaygı ya da kayıp hissi ya da gizli bir gerçekliğin ani keşfi gibi geçiş dönemleriyle bağlantılı konulara odaklanan gizemli öykülerden oluşan "eliptik anlatılar" olarak tanımladığı yaklaşımın örneklerini oluştururlar.

"Ölüdoğa", bulutlu bir günde, İtalyan tarzı ıssız bir bahçede, kendisini ve ikizini arayarak, kendi adımlarını çizen genç bir kadının hikâyesi. Videoya bir belirsizlik havası hâkim: nesnel ve öznel yaklaşımlar birbirlerinin içine girmiş durumda; üç parçaya bölünmüş ekran, izleyiciye üç farklı çağdaş bakış açısı sunuyor; günışığının, oyuncul gölgelerin eksikliğini iyice belirginleştiren yokluğu, eylemi asılı kalmış bir zamana yerleştiriyor. Film, bahçenin, kendi ruh halinin nesnel karşılığı olan verimsiz toprağında gezindikten sonra genç kadının bir bitki labirentinde ikiziyle (kendisi?) karşılaştığı anda son eriyor.